Kendisini, 1969 senesinde 500 bin kişinin bir araya geldiği, gelmiş geçmiş en büyük açık hava festivali olarak bilinen Woodstock Festivalinden!
Daha doğrusu, bu muhteşem konserin piyasaya çıkan ve 3 lü Longplayden oluşan albümünden tanıyorduk. O zamanlar! Bugünkü gibi Video Klipler yok, bırakın bunları! 1-2 kanaldan oluşan siyah beyaz televizyon, ancak! Orada yayınlanan bazı müzik programlarından ve dergilerden nasıl birisi olduğunu biliyorduk.
Sene 1970! Jimi Hendrix ününe ün katmış. „Purple Haze“, „Hey Joe“, „The Wind Cries Mary“, „Bold As Love“, „Voodoo Child“, „All Along the Watchower“ gibi parçalarla, ortalığı kasıp kavuruyor, gitarı ile sahnede seviştiği söylentilerin yanısıra, bazıları için o zamana kadar, gitar tanrısı olarak bilinen Eric Clapton‚u 2 nci sıraya atmıştı bile.
16 yaşındaydım! Gündüzleri sanat okulunda İnşaat teknisyeni bölümünü okumaya çalışıyor, arada sırada geceleri yörenin en büyük Diskoteğinde (1000 kişilik) DJ lik yapıyordum. Jimi’nin şehrimizin yakınında bulunan (90 km) ötesindeki, Fehmarn adasında 3 gün sürecek (4-5-6 Eylül 1970) olan açık hava Festivali Konserini herkes dörtgözle bekliyordu. Birçok arkadaşımız yola, çadırları ile birlikte birgün öncesinden çıkmışlardı, bizler festivalin ilk gününe rastlayan cuma günü çalıştığımızdan, ancak 2 nci gün katılabilmiştik, ve iyikide öyle olmuştu, ilk gün sağanak şeklinde yağan yağmur, sanki etrafı bol çamurlu savaş alanına çevirmişti. Hiç önemli değildi! 2-3 kişilik çadırlarda 10-15 kişilik verilen partyler, ve Jimi ne zaman sahneye çıkacak sorusu! Daha önemliydi. O günü birşekilde yine Woodstock albümünden tanıdığımız „Canned Head“ ve muhteşem ‚Sly & The Familystone‘ kurtarmıştı. Jimi’nin konseri ertesi güne ertelenmişti. Diğer grupları pek hatırlamıyorum bile.
https://www.saimengarfunkel.com/blog/wp-content/uploads/jimmy1.gif
Bu aynı zamandada benim, ilk açık hava festivalimdi. (Şimdi düşünüyorumda! Baltık denizinde eylül ayında, hava ne zamanları açık olmuştu acaba?) Sağanak yağmurlu geçen bir geceden sonra, ertesi günü öğlene doğru Jimi sahneye çıktığında, hava sanki açar gibiydi. Kendisi yorgun ve bitkin gözüküyordu, sanki ayakta zor duruyordu! Öyle olduğu halde, bize unutulmaz dakikalar geçirtti. Aslında ‚Ten Years After‘ grubunuda seyredip öyle tekrar yola çıkacaktık, fakat iptal olduğunu duyduğumuzda, bizimde yavaş yavaş volta olmanın zamanı geldiğini anladık. Güvenlik personeli olarak görev yapan ‚Hells Angels‘ grupu orayı burayı ateşe verip (hava soğuktu, millet üşüyordu) bazı kişileri tartaklamaya başlamışlardı, sonradan öğrendiğimize göre ‚Love-and-Peace-Festivals‘ adı altında organize eden kişiler, birçok kişiye ödeme yapmadan, kasadaki paraları alıp, sırra kadem basmışlardı. Konserden sonra, Jimi’yi daha iyi akustik bir ortamda tekrar görebilmeyi umuyordum! Nerden bilebilirdimki? Onun bu konserinin son konseri olacağını.
18 Eylülde Londradaki Hotel odasında ölü bulunduğunu duyduğumuzda tam bir şok yaşamıştık. Ölüm nedeni! Tam olarak hiç açıklığa kavuşmadı. Daha sonraki yıllar, bir TV filiminde woodstock zamanındaki „Gypsy Sun & Rainbows“ grupunun elamanları, Billy Cox ve Mitch Mitchell Jimi’nin kendisinin, menejerleri ve plak şirketleri tarafından, söz geçirmek için devamlı uyuşturucu ile beslediklerini iddia ettiler.
Benim gibi onun bu son konserini yaşayanlar, Internet ortamında, bilgilerini ve fotografları birleştirerek güzel bir site oluşturmuşlar. Resimlere baktıkça o günleri tekrar yaşarmış gibi oldum. Love & Peace
Onun! Solo elektro gitarı ile yarattığı sound tarzı, elektro gitara bambaşka bir önem taşıttırdı. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, dahada…… tarzında! O bir tane.
Mercenk hocam, beni aldın o yıllara götürdün… Woodstock türünden kalıcı bir festivalimiz olamadı bu ülkede… Özenen gençlerimizin vizyonları bizim nesli geçemedi…
Jimi Hendrix gibi uyuşturulmakta gelecekleri… Oysa o dönem kralların ne mesajları vardı dünyayı iyileştirecek… Londra’daki odası şimdi müze gibi… Keşke yaşasaydı da Love and Peace gibi nice festivallere katılabilseydik hep beraber…